Bize göre Allah sadece yukardadır..Ve dünya işlerine karışmamalıdır..O'nun işi sadece yağmur yağdırmak, kar yağdırmak ya da bunun gibi tabiat olaylarını ayarlamaktır… Haydin yağmur duasına, haydin kar duasına çıkalım… Hani elimizden gelse bunu da çok göreceğiz, O'na!
Özetle, eğer müslümanım diyorsak ve müslümanca bir yaşam sürmek istiyorsak Kur'an-ı Kerim'i sakladığımız o dolaplardan, tavan aralarından, vitrinlerin en üstünden alıp hak ettiği yere, masamızın üstüne koymalıyız… Gazetemizden, bilgisayarımızdan, tabletimizden, internetimizden, telefonumuzdan daha yakına koymalıyız…
Ve büyük bir içtenlikle onu okumalıyız. Anlayarak, hissederek, yaşayarak
selam ile dua ile saygı ile… Okuyucu, Kur’an’ı incelemeye başlamadan önce, O’nun okunan diğer kitaplardan farklı ve eşsiz bir kitap olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Onun yazarının kim olduğunu düşünerek okumak… Bizi Yaradanın Allah olduğu bilinci ile okumak… Bizi başıboş bırakmadığını anlayarak okumak… Bizim bu dünyada nasıl yaşamamız gerektiğini anlayacak şekilde rehber edasıyla okumak…
Sıradan kitapların aksine Kur’an, edebî bir sıraya göre tertip edilmiş belirli konular hakkıda bilgi, fikir ve tartışmaları ele almaz. Kur’an gelmişten geleceğe uzanan hayatımızı konu edindiği bilinci ile okuya bilmek.
Bu nedenle Kur’an’a yabancı olan kişi, O’nunla ilk karşılaştığında, bölümler ve kısımlara ayrılmamış veya farklı konuların farklı bir şekilde ele alınmamış ve hayatın farklı yönleri ile ilgili emirlerin düzenli bir şekilde verilmemiş olduğunu görünce şaşkınlığa düşer. Düşme kardeşim seni ve beni Yaratan Allah Kur’an’a öyle güzellikler gizlemiş ki, ancak onun içine girenler o mutluluğa kavuşa bilir. Ancak sabırla oku… Acele etmeden aklederek oku… Düşünerek oku… Tefekkürle oku… İnceleyerek oku… Ara sıra tefsirlere bakarak oku… Ara sıra hadislere bakarak oku… Ayrıca okuyup anlayamadıklarını ilmine güvendiklerine sorarak oku… Ama mutlaka oku… Gelen Ramazan ayı hürmetine oku… Bu kitabı bize emanet olarak gönderen Allah adıyla oku….
Kur’an’ı yeni okuyanlar, daha önceden hiç karşılaşmadığı ve onun kitap anlayışına hiç uymayan bir şeyle karşılaşır. Kur’an’ın imanla ilgilendiğini, ahlâkî direktifler verdiğini, kanunlar koyduğunu, insanları İslâm’a çağırdığını, kâfirleri uyardığını, tarihî olaylardan ibret dersleri verdiğini, uyarılarda bulunduğunu, müjde verdiğini ve bunların hepsinin bir âhenk içinde sunulduğunu görür. Aynı konu farklı şekillerde tekrar edilir ve görünürde hiç ilgisi olmayan bir konu diğerini takip eder. Acaba neden Rabbimiz emirlerini ve nehiylerini kanunlar gibi bir bir sıralamamış…
Birden hiç görünür bir sebep yokken, bir konunun ortasında başka bir konu anlatılır. Konuşmacı, hitaplar ve hitabın yönü hiçbir kurala uymaksızın sürekli değişir. Hiçbir yerde bölüm ve konuları ayıran bir işaret yoktur. Tarihsel olaylar anlatılır; fakat anlatım tarih kitaplarındaki gibi değildir. Acaba demekten insan kendini alamaz…
Günümüz dünyasında kafalarımızda ders konusu olan Felsefe ve metafizik sorunlar, bu konulardaki ders kitaplarından çok farklı bir şekilde ele alınır. İnsandan ve evrenden, tabiat bilimlerindekinden farklı bir dille bahsedilir. Acaba hikmeti nedir demeden geçemediğimiz bir yaklaşım ile karşı karşıyayız…