Bu haftaki konuğum İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalında öğretim görevlisi Abdullah Atlı. Keyifli okumalar.
Bireyin meslek seçimi serüveni onun yaşamının tüm boyutlarını etkileyen bir dönüm noktasıdır. Bireyin seçtiği meslek; onun yaşam biçimini, yaşam değerlerini ve yaşamdaki konumunu etkilemektedir. İnsan yaşamının %70’ine yakının işyerinde geçtiği bilinmektedir. Bu gerçek meslek seçiminin bireyin yaşamında ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kendine uygun mesleği seçememiş bireyler sık sık “Başarılıyım, iyi para kazanıyorum, güzel bir evim ve iyi bir işim var ama nedense bir türlü yaptığım iş beni tatmin etmiyor, doyurmuyor” gibi cümleler kurarak yaşadıkları sıkıntıları dile getirmektedirler. “Bir daha dünyaya gelsen şu an yaptığın işi tekrar yapmak ister misin?” sorusuna evet diyen bireylerin yaşam doyumları ve kendilerine olan güvenlerinin daha yüksek olması kaçınılmazdır.
Kendine uygun bir meslek seçmiş birey, aslında yaşamdan beklediği birçok psikolojik ihtiyacı karşılama yönünde büyük bir fırsat yakalamaktadır. Bu açıdan bireylerin kendileri için uygun meslekleri seçmeleri ruh sağlığını koruyan bir durumdur. Kendilerini keşfetmiş bireylerin yaşam doyumları edinmeleri daha olası gözükmektedir.
Bireyin keşfetmesi gereken bir “kariyer DNA”’sı vardır. Her bireyin sahip olduğu yetenek, ilgi ve değerleri bir birinden farklı olduğu gibi bu yeteneklerin düzeyleri de farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar ve özgünlük bireyin yaşamından doyum sağlaması için keşfetmesi gereken “kariyer DNA” kavramını ifade etmektedir.
Seçim aşamasında olan bireyin kendisi için doğru ve isabetli bir karar verebilmesi kendi yetenek, ilgi ve değerlerinin farkında olması gerekir. Bu özelliklerini nasıl kullanacağına dair öngörü ve profesyonel yardıma gereksinim duymaktadır ancak bu hizmetler yeteri kadar verilmemektedir. Çok ciddi değişimlerin yaşandığı çağımızda meslek seçimi eskisi kadar kolay değildir. Meslek sayısının çok az olduğu dönemlerde bir çocuğun hangi mesleği yapacağı yetenek, ilgi ve mesleki değerlere pek bakılmaksızın babasının ya da yakın çevresinde bulunan birinin mesleğine yönlendirilmekteydi. Ancak şu anda bilindiği kadarıyla yaklaşık olarak 12.000 çeşit meslek bulunmaktadır. Bu kadar fazla alternatifin olduğu meslek içinde bireyin kendine uygun bir mesleği yalnız başına seçebilmesi zor gözükmektedir.
Ne yazık ki şuanda öğrenciler için meslek seçiminin tek değişkeni sınavlardan aldıkları puanlar olmaktadır. Bireyin meslek seçiminde yeteneği, ilgisi, mesleki değerleri ve diğer birçok faktörü yok sayarak sadece puan odaklı bir seçim yapılmaktadır. Hatta öğrencinin puanına göre meslek seçilirken söz konusu yöntemi bir uzmanlık olarak gören kişiler öğrencinin cinsiyetini dahi sorma gereksinimi duymamaktadırlar. Bireyin kişiliğinden, bireysel farklılıklarından soyutlanmış, cinsiyetsiz, anne-ve babasız olan sınav puanları öğrencinin geleceğini belirleyen tek faktör olmaktadır. Sadece sınav puanlara göre seçilen meslekler çoğu zaman bireyin isteklerinden çok uzak olmaktadır. Freud’un “Sağlıklı birey, çalışan ve sevebilendir” ifadesinde yer alan çalışmak bireyin kendini ifade edebileceği etkinlikleri referans alırken puan sistemine göre yapılan meslek seçimi sonucu elde edilen iş ise sadece sayıları ifade etmektedir.
Bireyin seçtiği meslekte başarılı olması ve katkı sağlaması için en önemli etkenlerden birisi de ailenin desteğidir. Birçok araştırma bulgusu ailenin yardımını alan bireylerin meslek seçimi sürecini daha başarılı atlattıkları bulgusunu tekrarlamaktadır. Özellikle çocukları ile güvenli bir ilişki kuran ebeveynlerin çocuklarının meslek seçiminde daha net karar vermektedirler. Ancak son yıllarda meslek seçimi aşamasında bulunan gençlerin özellikle aile ve çevre beklentileri karşısında kendi özelliklerini keşfetmeyi ciddi bir şekilde engellemektedir. Aileler daha çok çocukları için iyi seçimleri kendilerinin yapabileceğini ifade etmektedirler. Çocuklarına “bu meslek senin için en iyisi” diyerek çocuğun meslek gelişim süreci içinde karar verme becerileri engellenmektedir. Son yıllarda aileler çocuklarının seçecekleri mesleklerde ekonomi ve iş güvencesi gibi mesleki değerleri ilk sıraya koymakta ve meslek seçimi aşamasında olan gençleri bu iki değer üzerinde yönlendirmeye çalışmaktadır.
“Gençler için çok önemli olan bu süreçte neler yapılabilir?” sorusuna cevap olarak birçok şey yazılabilir ancak söz konusu soruya kısaca şu başlıklar altında cevaplar sunulabilir:
İlk olarak meslek seçiminin anlık bir karar olmadığı, bir süreç olduğu kabul edilmelidir. Yani öğrenci lise son sınıfa gelene kadar göz ardı edilen süreç üniversite sınavları arifesinde “Hadi gel bir meslek seçelim” anlayışının değiştirilmesi gerekmektedir.
İkinci olarak öğrencilerin kendi ilgilerini keşfedecek daha sonrada bu ilgilerini, yetenekleri ve mesleki değerleri ile pekiştirecekleri zengin bir yaşam ortamı sağlanmalıdır. Yaşam zenginliği olmayan bir kişiye hiçbir çiçeğin olmadığı bahçede “hangi çiçeği daha çok seversin” sorusunu sormaktan farksız bir durum ortaya çıkmayacaktır. Bu örnekten yola çıkarsak öğrencinin çiçekleri görmesi, dokunması, koklaması ve büyütmesi için fırsatlar tanınmalıdır.
Son olarak da meslek danışmanlığı hizmetlerinin “bireye uygun işi ara-bul ve öner” olmadığının farkına varılması gerekmektedir. Meslek danışmanlığı bir açıdan bakıldığında bireyin yaşadığı bir karar verme ve kişiliğin iş yaşamına aktarılması sürecidir. Bu sürece birçok zihinsel, duygusal ve psikolojik faktör eşlik etmektedir. Meslek danışmanın bu faktörleri bilen özellikle de bireysel psikolojik danışma pratiği olan kişiler olmalıdır.
Bu açılardan değerlendirildiğinde mutlu ve üretken bir nesil yaratmanın en önemli etkenlerinden biri de çalıştığında mutlu olacak kendini ifade edebilecek mesleklere yönelmiş bireyler yetiştirmektir. Bu sosyal sorumluluk ne yazık ki göz ardı edilmektedir.