Nilüfer Zontul AKTAŞ (Malatya Gerçek Haber)
İnsanın rotasını ayakları değil kalbi belirler. Tohumla başlanan hayat, göklere uzatabileceği dallarının hikayesini o küçük parçadan alır. Bebeklikten çocukluktan kalp kabına dolan ne varsa özdür, yolu en çok oradandır.
Çocukluğumda teravih namazlarıyla tanıştığım cami, sonra Kuran’ı öğrendiğim yer oldu. Ben ilim adına ibadet adına büyüklerimle o yolu kat ettim yıllarca. ‘’Hadi camiye gidelim’’ derdi babaannem.
Bana şunu söylemediler! ‘’Camiyi sev, camiyi koru. Camiler huzur veren yerlerdir’’. Bana ona giden yolu öğretmeleri benim diğerlerini tanımlamam ve tamamlamam için yeterli idi.
İçindeki genişlikten aldığım huzuru, yayılan mis kokuyla duyduğum mutluluğu, avlusunda hissettiğim ferahlığı orda bulunmanın ruhuma bedenime kattığı güzelliği satırlara sığdıramam.
Bunu birleştirmek istediğim husus ki bir çocuk yüreğinin Mescidi-i Aksa ’yı yüreğinde içselleştirmesine yol olmak.
Öncelikle kendi mahallesindeki camiyle tanışan çocuk, Mescidi-i Aksa adını duyduğundan itibaren ilk kıblesini tanımak, görmek için yüreğini büyütür.
Çokça cami resmi çizdiğimi hatırlıyorum. İçinde de ben. Buram buram huzur kokan Rabbine yakın küçük bir kız.
Sonra adını duymakla başladı özlem. Resimlerini çizerek özlemimi azalttığımı, içinden geçen peygamberlerin hayatlarını öğrenerek, kendime ondan bir mana kattığımı biliyorum.
Kudüs’ü fetheden Selahattin’i tanıdım sonra. Miracı, oradan yükselen peygamberimi.
İki yaşındaki bir çocuk öğrensin Mescidi Aksa’nın adını, Kudüs’ün adını. Dört yaşında çizmeye başlasın resmini, boyasın. Ne olduğunu bilmediği hayali kahramanları boyarken tüketmesin boyalarını. Dünyanın süper adamları, menleri süper girl’leri(kızları) işgal etmesin kalbini ki! Bir kıyam vakti dimdik ayakta durabilsin.
Fetihlerin yürekten başladığını bilmek bizim.
‘’Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.’’ Diyen üstat Nuri Pakdil azmin aşkın yüreğin şairiydi.
‘’Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar’’ diyordu temele dikkat çekerek. Her anneye, her babaya, dedeye, nineye, halaya, dayıya, teyzeye, öğretmene, okula, başkana, amire, doktora, işçiye, çiftçiye herkese görev düşüyordu kutsal değerlerimiz için. Millî kültürümüz için. Dini bütünlüğümüz için.
Zaferler düşlemeden önce çıktığımız seferlerin, aldığımız yolların metresi, kilometresi, sayısı samimiyeti, donanımı, içi dışı bizi ilgilendirmeliydi.
Korkuları kenara bırakan bir nesil seferlerin idrakiyle ancak zaferlere ulaşabilirdi. Taşa takılan, ayakkabı bağına takılan, yürümeyi öğretemediğimiz nesiller bizim vebalimizdir. Liyakat sahibi, yürümeyi hakkın kendine verdiği güçle gerçekleştiren yaptığı işin farkında olan insanlarla menzil yakındır elbet. Ayakkabılar da eskise, ırmaklar boyu geçilecek yolları da olsa, güneş yaksa, ayaz üşütse bile! yolu yolca bilir kalbinden aldığı ilhamla.
Hayatımızdaki ilkler hiç unutulmaz! unutulmamalı da. İlkokul üçüncü sınıfta öğretmenimden aldım ilk hediye kitabımı. Afganistan’ı anlatan bir kitaptı. ‘’bu çok zor bir kitap’’ dediğimde de ‘’sen okursun’’ cevabı beni yüreklendirmişti. Zulme duyarlılığım belki de ilk hediye kitabım sayesinde olmuştu.
İlk kütüphane ziyaretim yine öğretmenimin evine olmuştu. Devasa bir kütüphane okuyan on sınıf arkadaşıma verilmiş bir ödüldü.
Hayatımızdaki ilkleri iliklerimize kadar hissederiz. İyi bir okur olmamda da o teşvik çok kıymet taşımıştır hayatım boyunca. İlk kıblemiz Mescidi Aksa, peygamberler diyarı Kudüs bizim için bizden öte önem taşır.
Yüzümü çevirdim Kudüs’e. ‘’Bir Selahattin ruhuyla yeniden gitmek özgürlük penceresini ben açmak istiyorum.’’ Dedim gönlüme…
Fetihler yüreklerden başlar. Kalp kabı dolmalıdır önce. Ve öncelikle de küçük yüreklerden başlatmak gerek. İlk dokunuşlarımızla şekillenecek nesil, aşkla heyecanla değerleri değer bilip yola koyulacaktır. Dopdolu bir kalple, dupduru bir gönülle. Çocuklarımızın ilklerinde olsun kutsal değerlerimiz.
Kalben inandıkça, yoğruldukça ve yoruldukça! yorgunluklar gülistan olur. Kalbine bir Kudüs gücü gelir, o güç senin gönlünün bahçelerini çoğaltır. Vesselam
…
Nilüfer Zontul Aktaş