Hasan YAĞMUR (Malatya Gerçek Haber)
1. Dokunma konusu:
İbn Rüşd Mushaf'a dokunma konusunda özetle şunları söylemiştir: Cünüp olanın Mushaf'a dokunmasını bazı fıkıhçılar caiz görmüş, çoğunluk ise menetmişler; yani caiz olmadığı hükmüne varmışlardır. Bunlar abdesti olmayan kimselerin de Mushaf'a dokunmalarının caiz olmadığın söyleyenlerdir. Bu ihtilafın (farklı içtihadın) sebebi, "Ona tertemiz olanlardan başkası dokunamaz" (Vâkıa: 56/79) mealindeki ayettir.
Hayızlı kadınların Mushaf'a dokunmasını caiz görmeyenler de yine aynı delile dayanmaktadırlar. İbn Hazm de Mushaf'a abdestsiz veya cünüp ve hayızlı olanın dokunmalarının caiz olduğunu savunurken Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Herakliyüs'e gönderdiği mektupta ayetin de bulunduğu, mektubun bir Gayr-i Müslime verildiği ve onun âyete dokunmasında sakınca görülmediği vakasına dayanmaktadır. Çoğunluğun dayandığı "Mushaf'a abdestsiz ve cünüp olanların dokunamayacağını ifade eden" rivayetin ise sahih olmadığını, sahih olanın ise Mürsel olduğunu (Hz. Peygambere kadar raviler zincirinin kesintisiz olmadığını) ileri sürmektedir. Yukarıda meali geçen âyete gelince İbn Hazm ‘in onunla ilgili yorumu şöyledir: Allah Teâlâ "...dokunmasınlar" demiyor, "...dokunmazlar” diyor.
2. Okuma konusu:
İbn Rüşd konuyu şöyle özetliyor: Bu konuda fıkıhçılar farklı hükümlere vardılar. Çoğunluk cünüp ve hayızlı olanın Kur'an'ı okumasını caiz görmezken bazıları caiz gördüler. İhtilaf sebebi "Hz. Peygamber'i, Kur'an okumasını, cünüplükten başka hiçbir şey engellemezdi". Mealindeki rivayettir. Caizdir diyenlere göre bu rivayet bir şey ifade etmez; Hz. Peygamber "Cünüplük yüzünden okuyamıyorum" demedikçe rivayetten bu sonuç çıkarılamaz; cünüp olduğunda okumamasının başka sebepleri de olabilir. Caiz değildir diyenlere göre bu sözü rivayet eden sahabe kendiliğinden bunu söyleyemez, bir bilgisi olmalıdır. Çoğunluk hayızlı kadın konusunda da iki guruba ayrılmışlardır. İmam Malik, hayızın uzunca bir müddet sürdüğünü göz önüne alarak "az miktarda okur" derken diğerleri hayızlı ile cünübü birbirinden ayırmamışlardır.
İbn Hazm "Kur'an'ı okumak, tilavet secdesi, Mushaf'a dokunmak ve Allah'ı anmak; bunların hepsi abdestli olana ve olamayana, cünübe ve hayızlı olana caizdir" diye başlık attıktan sonra genel delilini şöyle açıklıyor:
"Bunlar hayırlı işlerdir, teşvik edilmiş, sevap vadedilmiş fiillerdir; bunların bazı hallerde yapılamayacağın söyleyenlerin delil getirmesi (delil ile ispat etmeleri) gerekir".
İbn Hazm karşı tarafın ileri sürdükleri delilleri ise ya sahih olmayan rivayetlerden ibaret oldukları veya hükme delalet etmedikleri gerekçesiyle reddetmekte, sahabe ve Tabiun, müçtehitlerinden, kendi içtihadını destekleyen örneklere de yer vermektedir.
Fıkıhçıların ihtilaf ve ittifak ettikleri hükümleri açıklayan iki kaynaktan konumuz ile ilgili içtihatları aktarmış olduk. Görülüyor ki "kadınların özel hallerinde namaz kılamayacakları ve oruç tutamayacakları" konularında ittifak (icmâ) var; "mescide girme, Kur'an'a dokunma ve onu okuma, gerekli tavafı yapma" konularında ise ihtilaf edilmiş; çoğunluk bunları caiz görmemiş ama bazı fıkıh âlimleri caiz görmüşlerdir. İstişare toplantısı kararlarında da söylenen bundan ibarettir.
Fıkıhta icmâ bağlayıcıdır, ama çoğunluğun görüşü bağlayıcı değildir. Meşhur dört mezhepte de bazan biri, diğerlerinin tamamına (bu manada cumhura, çoğunluğa) muhalif olduğu halde mensupları -çoğunluğun içtihadını değil- tek kalmış olan mezhebin içtihadını uygulamaktadırlar.
Özel hallerinde kadınları kimse mescide girmeye, Kur'an okumaya... Zorlamıyor; ama onlar farklı (caiz diyen) içtihada uyar da bunları yaparlarsa yine kimsenin onları engellemeye veya kınamaya hakları olamaz.