Kabukları soymak için bürünmeli idi

Kabukları soymak için bürünmeli idi

Bir Hıra muhatabı olmak gerekti...

Rabbin dur dediklerine 'dur' diyebilmek için. Bir inzivaya bir itikâfa geçiş ve gönül özüne...

Özgürlüklere kanat açıp ayrıştırırken birikmiş kabukları! BÜRÜNMELİ idi...

Gün değmemiş gecelerde bir seccade boyu aydınlıkla olurdu nice fetihler

Bir libasın gözyaşıyla ıslanmış eteklerini kuruturken gün! Ataleti yok etmeliydi parmak uçları...

Biz garip ümmetin garip çocuklarına ağlarken, içimize oturan zulüm prangalarını benliğimizden çözmeli değil miydik önce...

Bir halka nasıl zincir olurdu yoksa!

Tutunacak kerteler tutuş fiilini bilmiyorsa, nasıl bir olunacaktı Bir'e eğilen kutlu başlar payesinde...

Tutunamayanlar tutamadıklarımız değil miydi?

Kabukları soymak için örtünmeli bürünmeli idi, tek tek soymak ışık olmak adına...

Kalk örtülerine bürünen ‘in muhatabı değil miydik hem!

İçimiz titreyip bürünürken korkarken imtihanın şiddetinden silkelenip kalkacak olan yine biz değil miydik?

Çıplak kalmama adına, sedanın muhataba ulaşması adına da bürünmeli idik...

Öyle bir libasla örtünmeli idik ki vakar ve iffet kokmalı idi kuşanmışlık...

Ben Türkistan'ın yetimini kucaklayıp örtmeliydim o elbiseyle

Arakan, Burma, Filistin, Suriye ve ülkemde nice çocukların ayazda sıcakta kalmış tenleri örtülmeliydi elbisemle...

Kan değmiş gözyaşı değmiş avuçlarını silebilmeliydim elbisemle

Üşüdüklerinde sarıp dolayabilmeliydim... Şehidime kefen yapabilmeli idim.

Şefkati ahlak edinip kendi yüzüme örttükten sonra yeryüzüne yayacağım dalga dalga bir libas olmalıydı, bürünmeliydim kabukları çatlatmak için...

Bir mağara da teskinlik!  Yakarış bir mescitte kalbi yakarış! Teslimiyet... Bir seccadenin toprağında huşû... Bir yorgan içinde zikir ve dua...

Arzda sesim! Yerde bedenim örtmeliydi beni...

Kabukları kaldırmak, mazluma yol almak, okunması zor hikâyelere tercüman olmak için bürünmeli idi

Kan izini yüreklerden temizlemek ruhların ahde vefasını arşta yeniden yankılatmak için

Kabukları soyup öze varmak için örtünmeli idi

Vazgeçebilmek idi hicret makamıyla örtülere mani olan setrelerden...

Bürünmeli idi oysa yeniden iman zırhına. Rasûlullah’ın libaslarına, saçına sakalına sürünmeden dokunmalı idi ...

Bir bir büründüğü örtüleri sessizce kuşanıp yaralı göğüslere şifa olmalıydı. Asra meydan okuyan zulüm ve kirleri vahşeti bir bir aralayan olmalıydı donandıklarım...

Esareti işkenceyi sorgularken zalime lanet ederken esiri olduklarımın kıyımı için kuşanmalıydım libaslarıma...

Ahlakı yerle bir etmiş merhameti unutturmuş sessizliklere donandıklarımla çığlık olmalıydım...

Kılıç işlememeli idi! top tüfek ruhuma. Öyle bir dolanmalı idim ki!

Irmaklar ıslatmamalı idi kar üşütmemeli güneş yakmamalı idi çiğnenenlerin yaktığı kadar.

Üstüme çöreklenmiş kabukları soymak için gidiyorum şimdi içime

Giderken kat kat bürünerek

Önce seccademe ve gözyaşlarıma tutunarak

...

Nilüfer zontul aktaş

Yazar Yazıları Haberleri