Mustafa YAĞMUR - Köşe Yazarı, Gazeteci
https://twitter.com/umitsizlikyok - umitsizlikyok@malatyagercek.com
Samimi inanan insanın yaşamındaki en önemli amacı, Allah'ın hoşnut olacağı ahlâk yapısına sahip olmak. Bunun için kendini eğitir; nefsini değil ruhunu bebek gibi besler, geliştirir. Samimi, dürüst, özverili, merhametli, mütevazı olmak gibi güzelliklerde bir sınır tanımaz. Bu özelliklerin hiçbirinin bir ‘üst sınırı’ yoktur çünkü.
İnsanın, "Tamam, ben en güzel ahlakı kazandım, bundan daha iyisi olamaz" diyerek, çaba göstermeyi bırakması yerinde mi? İnsanın kendini yeterli görmesi doğru mu?..
İnsan ancak kendini eksik görerek, daha iyiye ulaşma yollarının arayışı içindeyse manevi açıdan gelişebilir. Hatasını gördüğünde bağışlanma diler ve arınmayı umut eder. Ancak kendini yeterli görüyorsa, daha iyiye ulaşmak gibi bir çabası olmaz. Hatalarını göremez, kendinde olanı düzeltemez. Dolayısıyla hep aynı yerdedir, ilerleyemez.
‘Kendini müstağni görmesi"nin kaynağında insanın, kendini Allah’tan bağımsız görerek benlik vermesi yani enaniyet bulunur. Allah’ın kendisine verdiği kuvvetle ihtiyaçlarına güç yetirebilen insanın, kendinde bağımsız bir güç görmesinin, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını düşünmesinin ne kadar akıl dışı olduğu çok açıktır. Allah, tüm acizliğine rağmen kendini yeterli gören insanların gaflet halini Kur’an’la açıkça haber verir, bu konuda kullarını uyarır;
Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden. (Alak Suresi, 6)
Hayır; eğer o, bir son vermeyecek olursa, andolsun onu perçeminden tutup sürükleyeceğiz; O yalancı, günahkar olan alnından. (Alak Suresi, 15-16)
Kur’an ayetlerinde insanın azgınlık sebebi olarak kendini yeterli görmesi açıkça gösterilir. Ahmakça azgınlık, İblis’in özelliğidir. Allah Hz. Adem’i yarattığında, o, Allah’ın emrine karşı gelmiş, ona secde etmemiştir. Gerekçesi de, “beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın, ben daha üstünüm” olmuştur. Oysa ateşi de, toprağı da yaratan zaten Allah’tır. İsyanı karşılığında kovulmayı da yine azgın olduğu için kabul etmiştir İblis. Hatta sınırı öyle aşmıştır ki, kendince ‘haklı’ olduğunu ispatlamak için kıyamete kadar vakit istemiştir…
Azgınlık kayba uğratır, insan için en büyük felakettir. Allah’ın sınırlarını aşarak azgınlaşmak insanın müthiş zararınadır. Kafasını duvardan duvara vurmak gibi, kendine acı çektirmektir. Mütevazı insanın ise fıtratına uygun yaşadığı için kafası dinçtir, aklı ve şuuru açık, vicdanı rahattır.
Azgınlaşan kişi, Allah'ı unutarak kibirlenir. Nefsini sakındırmadığı takdirde bu özellik insanı günaha, isyana ve inkâra sürükleyebilir. Kendini müstağni gören insan çirkinleşir, aklı azalır, muhakeme ve yargı yeteneği bozulur, negatif elektrik yüklenir. Eleştirildiğinde asabileşir; kişi itici bir görünüm alır, katılaşır. Kısacası sevilecek durumu kalmaz.
Nefsini ezen, kendini eleştiren insan ise eleştirildiğinde mutlu olur. Pozitif elektrik yayar, bulunduğu ortama güzel bir hava gelir. Ona karşı kalpte bir muhabbet oluşur.
Rabbinin kudretini hakkıyla takdir edebilen insanın büyüklenmeye gücü yetmez. İnsan hem aczinin farkında olup hem de azgınlaşamaz. Haddini aşan her enaniyetli kişi perişan olacağı bir günle mutlaka karşılaşır.
Oysa her şeyin gerçek sahibi Allah’tır. Her şeyden müstağni olan ve herkesin/her şeyin muhtaç olduğu yalnızca O’dur.
Aczinin ve dünya hayatının sonlu olduğunun şuurunda olan, ölümün yakınlığını bilen insan, şeytanî tutkulara sahip olan nefsinin kölesi olamaz. En büyük cihaddır ve zor görünür nefsi ezmek ama insan için nimettir, rahatlıktır. İnsanı belâdan, sıkıntıdan, rahatsızlıktan ve vicdan azabından kurtarır.
Her davranışın, her sözün mutlaka daha güzeli, daha iyisi vardır. Hiçbir zaman "işte en iyisi budur" diyemeyiz. Rabbinin bahşettiği aklını ve vicdanını kullanarak hep daha iyiyi, daha güzeli, daha üstünü, daha mükemmelini talep etmeli insan ve samimi çaba içinde olmalı.
Allah’ın hakkımızdaki hükmü belli değil. Allah’ın rızasını kazandığımızdan da emin değiliz. Bunlara rağmen “dur” diyorsak bu çirkin bir cesaret olur. Allah’tan saygıyla korkmamak olur. Allah’ın rahmetini yitirmek olur. Bütün bunları göze alabilir miyiz?..