İftira

İftira

Değerli Kardeşlerim, malum bazen zor devrelerden ve bazen de zor olmayan zamanlardan geçerken bazı şeyleri kendimize helal varken illada haram yaparız. İşte harama ve haramlara düşmeme adına bu yazımı kaleme alıyorum. SAMİMİYETLE OKUMANIZI İSTİRHAM EDİYORUM.
           
Bir insanın diğer bir insana yapmadığı bir suçu veya olumsuz herhangi bir olayı yapmış gibi anlatması, onda bulunmayan bir vasfı varmış gibi göstermeye çalışmasına iftira denir. Özellikle ahlaklı erkekler ve kadınlar hakkında namuslarıyla ilgili konularda iftirada bulunmak en büyük günahlardandır. Peygamberimiz (a.s.) iftiranın  "Helâk edici yedi büyük günahtan biri olduğunu açıklamıştır."[1] Dolayısıyla Müslüman dilini korumak zorundadır. Dilini kötü sözlerden koruması onu hidayete, dilini korumaması da onu dalalete götürebilir. Ebu Hureyre(r.a)’nin rivayetine göre, Peygamberimiz: Gıybet nedir bilir misiniz? Diye sordu. Ashab: Allah ve peygamberi daha iyi bilir dediler. Bunun üzerine peygamberimiz: Kardeşinin arkasından onun hoşlanmadığı bir şey ile konuşmandır, buyurdu. 
Ashab: Kardeşimde dediğim şey var ise ne buyurursunuz? Dediler. Peygamberimiz eğer dediğin ayıp kardeşinde var ise o zaman gıybet olur yoksa ona iftira etmiş olursun.”[2]

İftira; manen zayıf, ahlaken düşük insanların başvurduğu bir silahtır. İftira, kişiyi, aileyi ve toplumu hatta bir milletin bütün mensuplarını rencide edebilir.  İftiranın en tehlikelisi, basın-yayın yoluyla masum insanları karalamaktır.  Bu da çok çirkin ve telafisi zor bir hatadır. Çünkü iftira eden, iftiraya uğrayanlardan helallik isteme durumunda kalacaktır.

İftiranın maksadı insanları işinden gücünden etmek, namuslu ve iffetli insanları lekeleyip onların toplum içindeki saygınlığını yitirmektir. Müslüman, kendisine söylenen her söze inanmamalı bu sözleri araştırmalıdır. Nitekim Yüce Allah 

 يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنْ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ
 
“Ey iman edenler! Size fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın” [3]

Gıybet etmek, aslında kişiyi iftiraya da götürebilir. Çünkü başkası hakkında ileri geri konuşan bir insan sözlerinin arasında konuştuğu insanda olmayan şeyleri de söyler ve iftira eder. Peygamberimiz, Müslüman kardeşini arkasından çekiştirip iftira edenlerin korkunç bir şekilde azap göreceğini bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Miraç gecesinde, bakırdan tırnakları olan bir kavme uğradım. Tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. “Ey Cebrail, bunlar da kim?” diye sordum. “Bunlar, insanların etlerini yiyen gıybetçiler ve ırzlarını (şereflerini) ayaklar altına alanlardır dedi.”[4]

İftira etmek, büyük günahlardandır. Bu günahtan kurtulmak için sadece tövbe etmek yeterli değildir. İftira edilen kişiden helallik istenmelidir.  Peki iftiraya uğrayan kişi hakkını helal etmez yâda bu kişi vefat etmişse, işte o zaman iftira atanı hem dünyada hem de ahirette çok büyük bir mesuliyet beklemektedir. Onun için bir müslüman başka bir müslümana iftira atmaz ve atamaz. Çünkü iftirada Allahın laneti vardır. Bakın Rabbimiz Nur suresinde ne buyuruyor: “İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü’min kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır.”[5]  

Netice olarak iftira etmek, insanlar, aileler ve toplumlar arasında kavgalara hatta cinayetlere sebep olmaktadır.  Bir iftira yüzünden insan, bir ailenin tamamını öldürebilmektedir. İftira etmek,  Allah ve ahiret inancının zayıflığından kaynaklanmaktadır. Hâlbuki ahiret gününde, Allah’ın huzurunda hesap vereceğine inanan bir insan iftiradan, yılandan çıyandan kaçar gibi uzak durur.

Konumuzu Sevgili peygamberimizin bir tavsiyesiyle bitirmek istiyorum.
“Allah´a ve ahiret gününe iman eden ya hayır konuşsun ya da sussun.”[6]
 
 
1-Buhârî, Vasâyâ, 23, III, 195; Müslim, Îmân, 144, I,91
2-Müslim, Birr, 20
3-Hucurat,  6
4-Ebû Davud, Edeb 40
5-Nur 23,24
6-Müslim, İman, 74.

Yazar Yazıları Haberleri