Peygamberimiz (asm), “hüsn-ü zan güzel ibadetlerden biridir” ve “başkası hakkında bana kötü bilgi getirmeyin; ben yanınıza hakkınızda iyi düşünerek selim bir kalple gelmek isterim” buyurarak, hüsn-ü zannın esas olduğunu belirtir.
Müslümanların birbirlerine düşkün olmaları, birbirlerini koruyup kollamaları önemlidir. Fitne çıkaranların, fitne arayanların tarafında olmamaları, fitneye kanmamaları lazımdır. Özellikle bu dönemde fâsıktan gelen haberlere itibar etmemek, Allah’ın emrettiği gibi araştırmadan inanmamak gerekir. Müslüman su-i zandan kaçınmalıdır, hüsn-ü zan esastır. Müslüman hata yapmış, yanlış yola girmiş olabilir ama her habere inanmak yanlış olur.
Kimilerinin yaptığı ise tartışma, saldırı, fitne çıkarmak, ona buna laf söylemek, etrafa nefret saçmak. Hep kin dolu yazılar, hep siyaset, hep öfke ve hep su-i zan. Dilleri kilitlenmiş, konuşamıyorlar... Olmuyor; sevgiyi, şefkati, merhameti, kardeşliği, dostluğu, tesanüdü, birliği anlatamıyorlar.
Oysa su-i zan haramdır. Müslümanın bir yanlışını görünce, ona hüsnü zan etmelidir! Çünkü, “su-i zan, yanlış karar vermeye sebep olur.” (Müslim)
Zanla hareket edilmez. Dinimizde zan ile hüküm verilmez; zan kesin bilgi değildir. Çünkü, “Gerçekten zan ise, haktan hiç bir şeyi sağlayamaz…” (Yunus Suresi, 36)
“Su-i zan etmeyin. Su-i zan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.” (Buhari, Müslim)
Ayrıca su-i zan edilen insan her an aynı ahlâkta olmayabilir. Tevbe etmiş, samimiyetle Rabbine teslim olmaya karar vermiş, O’nun hoşnut olacağı şekilde yaşama ve kendini yenileme çabası içinde olan insana su-i zan etmek, Allah’a su-i zan etmek gibi olur. Çünkü Allah tevbeleri kabul edendir ve her an yaratmadadır.
“Allahü teâlâ buyurdu ki: Kulum beni nasıl zannederse, ona zannettiği gibi muamele ederim.” (İ.Ahmed, İbni Hibban)
Su-i zan etmek kadar, zannını yaygınlaştırmak da kötüdür. “Zan ile, başkasının kötü olduğunu kabul eden, onu gıybet eder, ona dil uzatır. Onu kötü, kendini iyi bilir. Bu da, helâkine sebep olur. (İhya)
“Bir Müslümanın bir işinde veya sözünde doksandokuz küfür ihtimali olsa, bir iman ihtimali olsa, bu kimseye kâfir denilmez. Müslümana hüsn-ü zan etmek gerekir. Sözlerini, işlerini mümkün olduğu kadar iyiye yormalıdır. Müslümanın hayırlı ve salih olduğuna inanmak, ibadet olur. Bir Müslümana su-i zan ederek ona inanmamak, kötü huylu olmayı gösterir. İşittiğini sormalıdır. Söz sahibine hemen su-i zan etmemelidir. Şeytanın kalbe getirdiği vesveselerden en çok başardığı, su-i zan vesvesesidir. Su-i zan etmek haramdır. Bir sözden iyi mana çıkarmaya imkan bulunamazsa, bunun yanlışlıkla veya unutarak söylenebileceği düşünülmelidir.” (Mehmed Hadimi, Berika)
Sonuç Olarak; Bizler son günlerde ülkemizde yaşanan olayları itidal ve sükûnetle değerlendirmeliyiz. Suçlu olan cezasını görür. Bu, ülkenin iyiye gidişini etkilemez. Şimdi elmasla kömür ayrılacak. Ham altın ateşe kondu; işe yaramayan, kötü kısım üste çıkacak. O kısım atıldığında geride saf altın kalacak. Kaliteli, aklı başında, yiğit, dürüst, samimi insanlarla yola devam edilecektir.
Şimdi fitneye alet olmaktan ve özellikle de puslu havayı seven, gergin ortamdan aldıkları zevkle ellerini ovuşturan ateist, komünist sayfa ve sitelerin kışkırtıcı haberlerini paylaşmaktan ve yaygınlaştırmaktan kaçınma zamanıdır.
Biz Müslümanların aramızdaki mukaddes bağlar varken, ayrılığı gerektiren cüz’î meseleleri bırakmamız gerekir.
“Hüsnü zan sahibi olması, kişinin kulluğunun güzelliğindendir.” (Hatib)
Fuat Türker