21. Yüzyılının insanları dünyanın geldiği bilimsel gerçeklerin ve yaşamımızı kolaylaştıran bu kadar teknolojik gelişmelerin olduğu çağımızda piyasaları yönetemeyen ve birilerinin eli birilerin cebinde olması hasebiyle piyasalarda son yıllarda adeta deprem yaşanıyor. Borsalar düşüyor, dolar yükseliyor, altın rekor kırıyor, bazı politikacılar gözden çıkarılıyor. Peki, piyasalarda bu hareket neden yaşanıyor? Buna verilecek tek cevap var. O da; ülkelerin kendilerinin hak ve hukuklarına riayet etmemeleri ve başka ülkelerin hak ve hukukuna riayetsizlik göstermelerinden başka bir şey değildir.
Piyasalar zaten aylardır Avrupa'yı saran borç kriziyle gerilim halindeydi. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin kredi notunun kırılması ise tüm yaşananlara adeta tuz biber ekti. ABD parası dünya parası olarak hayatına devam ederken ABD kendini dünya karakol komutanı görme eğilimine o kadar kaptırdı ki, kendi iç dinamizmini yitirdi. Sonuçta artan bütçe açıklarını karşılıksız para basmayla atlatmaya başlaması sonucunda ABD parasına kendi parasını bağlayan gariban ülkeler zarar görmeye başlayınca ABD parasından kaçışı getirdi. Sonuçta güvenir liman olarak gördükleri altına hücum başladı o da artık her gün spekülatörlerden çıkan sözlerle fırladı gitti ve ne kadar gideceği yada durumu ne olacağı belirsizliğini korumaya devam edecektir.
ABD borç likidesinin artması ve bu borçlarını yapılandırmada sıkıntıları olduğu haberleri Kredilendirme Kuruluşlarının açıklama yapıp yapamayacağı yönünde yazılar, yorumlar birbirini kovaladı. ABD’nin notunu kendi kurdukları kuruluşların asla düşüremeyeceği yönünde yazılar, yorumlara yönelik olarak Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's borç tavanının yükseltilmesiyle ilgili yaşanan kriz sonrası ilk kez ABD'nin notunu kırdı. Kredi notunun düşürülmesi o ülkenin borçlanma maliyetlerinin yükselmesi anlamına geliyor. Ama en önemlisi ABD'nin ilk kez karşılaştığı bu durum hisse senedi piyasaları için belirsizlik ortamı yaratıyor. Bunun sonucunda halk parasın borsadan çekmeye altına yüklenmeye başladı. Âmâ ABD dünya karakol komutanı vay siz misiniz benim notumu düşüren deyip adamların bir üzerine gitti. Adamlar böyle bir karar aldıklarına bin kere pişman oldular, tekrardan tükürdüklerini yaladılar. Not veren şirketler kendi elinde dünyayı adeta kendisi yönetiyor.
Avrupa'da devam eden borç krizinde diken üstünde olan piyasalar notun düşmesine sert tepki verdi. Oluşan belirsizlik ortamı yatırımcıyı hisseleri satmaya, petrolden kaçmaya iterken, güvenli liman altına yönelim görüldü. Eğer Dünya ülkeleri bilhassa G-20 ülkeleri bir an önce toplanıp yenidünya düzeninde Ekonomik yapılanma üzerine bir anlaşmaya varmasalar bu ekonomik yapının bir daha düzelmesi zor gözüküyor. Toplanıyorlar ama sonuçta birbirlerine giriyorlar. Hatta birbirlerine hakarete varan suçlamalara kadar işi götürüyorlar. Hatta AB’nin ve ABD’nin koltukları sallanmaya başladı. Zira bunlar sömürgecilik üzerine ekonomilerini kurmuşlardı ki, bu sömürgeciliğin azalmasına münhasır olarak, suları ısınmaya başladı. Zira ABD geldi. Irak’a bir milyon insan öldü. Afganistan’a girdi. Bir milyon insan öldü. Daha dünya üzerinde milyonlarca insanın ölümüne sebep olan ABD ve işbirlikçisi AB ülkeleri çok yakında, zulüm ile bir yere gelmenin ve belli bir yerde tutunmanın imkânsız olduğunu görecekler.
Bakın geçen yılın en sık okuduğumuz haberinde de “ABD Dışişleri Bakanlığı, kasımda UNESCO'ya yapılacak 60 milyon dolarlık yardımın yapılmayacağını açıkladı.” Sebep, UNESCO, 1989 yılından bu yana gözlemci statüsünde bulunan Filistin'in tam üyelik başvurusunu kabul etti de, bu sebepten. Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'in lobi faaliyetleri başarısız kaldı. Elhamdülillah bu haberleri de duyduk ya, vermezsen verme 60 milyon dolar dediğin ne, biz ülke olarak veririz.
ABD ile ilgili sadece not kaygısı da yok. ABD ekonomisinden gelen veriler ekonomik zayıflığa işaret ediyor. Uzmanlar ABD ekonomisiyle ilgili çift dip uyarıları yapıyor. ABD'nin yeniden durgunluğa gireceğine yönelik beklenti piyasaların moralini bozuyor. Gerçektende ekonomilerin iki sivri ucu sıkıntısal özelliği olan bir enfilasyonel baskı ve durgunluk baskısı ekonomilerin istenmeyen durumlarıdır. ABD ve Avrupa artık şunu iyi anlamaları gerek; sömürdüğünüz iliklerini kuruttuğunuz bu milletler ile barışma zamanı artık şu lüks yaşamınızdan, vazgeçerek ayaklarınız üzerine basın ve sömürdüğünüz ülkeler ile artık ticaret ortağınız olarak çalışınız. Yoksa siz de batacak ve sizinle birçok ülkenin halkının sıkıntısına girecek ve sizler bu insanlara şimdiye kadar verdiğiniz zulümlerden dolayı sıkıntıları yaşayacaksınız.
Bugünler de, gözler şu an ABD'nin üzerindeyken Avrupa'daki borç krizine yönelik kaygılar da hali hazırda sıcaklığını koruyor. Yunanistan, İrlanda ve Portekiz'den sonra İtalya ve İspanya'nın yüksek kamu borcu Avrupa'nın geleceği için endişe yaratıyor. Allaha şükürler olsun, Avrupa’nın ikinci karakol komutanı olduğunu iddia eden, Müslüman düşmanı Sarkozy ve onun temsilinde zorlandığı Fransa’nın da not düşüşünü gördük ya…… Çünkü Avrupa birliği aslında iyi dizayn edilmiş birlik gibi görünse de, o birliğin geleceği karanlıktır. Ya idare edeceksin yâda bu birliği bırakacaksın. Sonuçta birlik ülkeleri bu birlikteliğe tam manasıyla sahip çıkacaklar, yâda birbirlerinin kalesine gol atarak hayatlarını birbirlerini itham ederek devam edecekler.
Hani şu hikâye hep anlatılır. Babanın 6 oğlu var imiş. Hep çalışıyorlar ama sonuçta ev de istenen kazanç yokmuş. En sonunda baba harman vakti altı oğlu ile harmanı dövenle dövdükten sonra; sıra savurmaya gelmişti. Baba yabasını eline almış ve çocuklarına ise birer süpürge vermiş ve evlatlarım ben dağıtacağım siz ise süpürüp benim yanıma getireceksiniz. Evlatlar peki baba demişler, baba sağa sola dağıtıyor çocuklar ise süpürüyorlar ama babanın hızına kavuşmaları imkânsızdır. Çocuklar babalarına tamam baba sen bizi yeniyorsun. Bizim sana kavuşmamız mümkün değil. Bunun üzerine bakın evlatlarım siz 6 genç kimselersiniz ama ben yaşlı olmama rağmen beni yenemediniz. Şimdi biz hepimiz çalışıyoruz kazanıyoruz ama içimizden birimiz bu kazancımızı harcıyor. Bizimde iki yakamız bir araya gelmiyor. Kim bu denince küçük oğlan baba özür dilerim benim diyor. Ne yapıyordun gizlice evin eşyalarını satıp kumar oynarmış.
Şimdi Avrupa Birliği çalışmayan çalışmayı sevmeyen mirasyediliği iyi yapa bilen ulusları içine alınca sıkıntıları yaşamaya başladı. Müjde bizim devlet kararımız olan Avrupa Birliği birkaç sene içinde çatırdamaya başlarken, üç beş sene sonra yek ile yeksan olacak. ABD nın sonu daha kötü olmaya gidiyor. ABD’yi ayakta tutan bir olgu var, o da güç, bu bahsettiğimiz güç elinden akmaya başlamasıyla halk kısa bir süre zarfında bir birini yiyecek.
Avrupa Merkez Bankası her ne kadar yatıştırıcı hamleler yapmaya çalışsa da, politika yapıcılardan gerçekçi bir adım gelmiyor. Gelemez de Almanlar, Fransızlar diyor ki bizim halkımızdan almış olduğumuz vergiler Yunanlıya, İspanyol’a, Portekizliye gitsin. Ayrıca Alman halkı Fransız halkı bizim emek emek ödediğimiz vergiler niye Yunanlıya, İspanyol’a, Portekizliye, İtalyan’a gitsin. Bugünlerde Rusya AB’ye kredi verem demesi, dünyanın nereden nereye geldiğini, Çin’de dünyanın öbür ucundan mal sattığı ülkeler batmasın diye, size kredi veririm. Borç yiyen cebinden yermiş ama bu kredi öyle acıma şefkat kredisi değil. Karşılıkları olacak krediler. Nerden nereye!
Dünya globalleşmenin getirdiği sancıyı çekiyor. Piyasalardaki kaybı tetikleyen bir diğer unsur da Asya'dan gelen haberler. Çin'de enflasyon yıllık bazda yüzde 6,5’le 37 ayın en yüksek düzeyine çıktı. Küresel likiditenin kötüleştiği bir durumda Çin'deki enflasyonun yükselmesinin hükümeti güç duruma soktuğu belirtiliyor. Artık Çin dünya ekonomisinin en büyük devi ama işçilik çok ucuz ama artık orada da insanlar uyanmaya başladı. Halkın alım gücü artıyor. Lüks yaşam artacak bu da enflasyonu haliyle tetikleyecek.
Ülkemizin ekonomik anlam da birinci sorunu, kim ne derse, CARİ AÇIK’ tır. Merkez Bankası yerinde kararlar aldı. Biraz dövizin çıkması yerinde oldu. Dışarıya mal satacaksın ancak dışarıdan aldığın maldan fazla satacaksın. Yoksa ülkenin para ve mali pörtlerini kullanamazsın. Kullansan da faide elde edemezsin. İMKB'de ise geçtiğimiz hafta yurtdışından farklı olarak Merkez Bankası'nın adımları düşüşe neden oldu. Yurtdışındaki olumsuz havaya Merkez Bankası'nın aldığı kararlar eklenince yabancı çıkışı yaşandı. Dolar yükselirken, hisse senetlerinde düşüş görüldü.
Diyebilirsiniz ki, ABD ve Avrupa da bu sıkıntılarla oluşan durum karşısında TL niye kaybediyor da Dolar ve Euro çıkıyor? Küresel piyasalardaki kayıplar ve riskli varlıklardan kaçınma eğilimi döviz piyasasında kendisini satış olarak gösteriyor. Riskin artması nedeniyle yatırımcılar dolar satıp çıkıyor. Bu da Türk Lirası'nın değerini yitirmesine neden oluyor. Küresel piyasalarda yaşanan bozulma ile güvenli liman' niteliğindeki altına talep artınca fiyatlar da rekor üstüne rekor kırdı. Piyasalarda belirsizliğin olduğu ortamda altının yükselmesi şaşırtan bir durum değil. Yatırımcılar, piyasalardaki sıkıntılı atmosfer nedeniyle güvenli yatırım aracı olarak altına yönelmeyi tercih ediyor. Şu unutulmamalı aslında TL çok güçlü sadece yurtdışına çıkan paralardan dolayı TL zayıf gözüküyor. Yakında doların ateşi baya düşecek. Düşmeye de başladı.
Burada bizim gibi petrol bağımlısı ülkeler için ise sevindirici olacak bir etkide petrol fiyatlarının aşağıya doğru düşüşe geçmesidir. Zira hisse senedi piyasalarındaki düşüş büyümeye sekte vuracağı için petrole olan talep de azalıyor. Özellikle ABD'ye yönelik kaygılar petrol piyasasında fiyatların yönünü aşağı çeviriyor.
Ülkemin insanı yatırımını üretime yatırsın. Üreten her zaman kazanacak. Ayrıca kazanılacak sektörlerin başında gıda olacak, o yüzden ülkemin yatırımcısı korkmadan bu kriz durumlarını iyi tahlil edip krizi bir fırsata dönüştürmelidir. Bilhassa ekonomik anlamda yazar ve yorumlarını bu ülkenin gerçek gücünü, gerçek kabiliyetini görerek lanse etmelidir. Ülkemizin her şeyiyle bu ve benzeri durumları yenecek kapasitededir. Kaçan paralar en kısa süre zarfında ülkemize gelecektir.
Ülkemizin ekonomik göstergeleri yerindedir. Kimse endişeye kapılmasın. İsraftan kaçınalım. Kazanmadığımız kazancımızı şimdiden harcamayalım. Şu kredi kartı çılgınlığına ve uzun vadeli ev, araba vs. kredilerine düşmeyelim. Paramızı gelir getirici yatırımlara kanalize edelim. Tasarrufa yönelelim. Üretime yönelelim. İşsizliğe çare olan yatırımlara yönelelim.
Mehmet Emin YAĞMUR
Orduzu Kireç Ocağı Camii İmam-Hatibi
İlahiyatçı-İktisatçı
05369696634