Dünyada durağan hiçbir şey yoktur. Her şey hızlı bir değişim ve dönüşüm içerisindedir. Değişim kaçınılmazıdır ancak değişim sonucunda gelişimin olması ince bir denge ile sağlanabilir. Örneğin vücudumuzda ince bağırsaklarımızı kaplayan epitel hücreleri iki ya da üç günde bir tamamen yenilenmektedir. Yüzey alanı kıvrımlarla beraber yaklaşık 600 metrekare olan bu organımızın iç kaplamasının iki ya da üç günde bir tamamen yenilenmesi, aklın algılamakta zorlandığı büyük bir mucizedir aslında. Bu mucizeyi daha esrarengiz hale getiren tüm bu yenilenmeler olurken hiçbir şekilde bundan etkilenmiyor ve hissetmiyor olmamız. Fark edemediğimiz bu muhteşem denge, kendi bedenimizdeki değişikliği bile bize hissettirmeden yapabiliyor.
Kâinatın özünde var olan bu denge, değişimin insanoğlu tarafından olağan algılanmasını sağlayan bir durum sunuyor. Kur’an’ın indirilişinde de aynı denge var. Ayetler bir anda indirilmeyip yirmi üç yıla yayılarak insanlar değişime hazırlanmış. Kur’an’ın indirildiği ilk yıllarda haram olarak tanımlanmayan bazı durumların yıllar içerisinde haram olduğu açıklanmış. Yaratıcı, Kur’an ayetlerini geniş bir zaman dilimine yaymadan anında vahyedip tüm uygulamalara hemen başlanmasını emredebilecekken değişimin adım adım, sindire sindire olması, insanlığın yeni bir yaşam şeklini, yeni bir din anlayışını, akıl ve mantık süzgecinden geçirip içselleştirerek ve zorlanmadan yaşama geçirebilmelerini sağlamıştır.
“İki günü birbirine denk olan zarardadır.” ve “Değişmeyen tek şey değişimdir.” sözleri, değişimin kaçınılmazlığı ve gerekliliğini en etkili şekilde hatırlatan sözlerden yalnızca ikisi. Dünyada insan bedeninden tutun da sosyal hayata, siyasi ortama, ekonomik şartlara, bakış açılarımız, hayat tarzlarımız ve düşünce şekillerimize kadar her alan değişimden nasibini alıyor. Değişim kaçınılmaz bir gerçek ancak doğru değişimin nasıl yapılması gerektiği önemli, diğer bir deyişle değişimde başarılı olmanın ana noktaları neler, bunları doğru tespit edebilmek ve adımlarımızı buna göre atabilmek önemli.
Doğru adım atabilmekte kullanılabilecek ilk yol insanların birikimlerinden faydalanmak. Yapılacak değişim, insanların bildiklerinin üzerine kurulmadığı sürece sağlıklı bir değişim sağlanmış olmaz. Eski bir Çin şiiri bu durumu çok güzel bir şekilde anlatır:
“İnsanlara gidin, aralarında yaşayın. Onları sevin, onlardan öğrenin. Onların bildikleriyle başlayın işinize. Ve sahip oldukları üstüne kurun çalışmalarınızı. İşinizi bitirip görevlerinizi tamamladığınızda eğer insanlar "Biz onu kendimiz yaptık" diyorlarsa Siz iyi bir öğretmensiniz.”
Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da son yıllarda büyük değişimler yapıldı. Sağlık Bakanlığının Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı altında yaptığı bu değişiklik ve dönüşümler, bazı konularda insanlara güzel fırsatlar sunarken bazı alanlarda çok hızlı davranılmış olması, geçmişin tecrübelerinden faydalanmadan değişimlerin yapılması, aksaklıkların ve uyum problemlerin yaşanmasına neden oldu. Örneğin; Bakanlığın en iyi çalışan bölümlerinden biri olan Ana Çocuk Sağlığı Merkezleri, büyük bir birikime sahipken bu tecrübelerden yararlanmadan, sıfırdan getirilen Aile Hekimliği uygulaması ile büyük bir birikim heba oldu.
Değişim devamlı ve zorunlu ama dengeli ve aşamalı bir değişim olması önemli, yoksa sadece değişim için değişiklik yapmaya çalışmak hiçbir ilerleme getiremeyeceği gibi, bulunduğumuz yerden daha geriye gitme riski ile bile karşı karşıya bırakabilir bizleri.