"Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir.”
İçinde bulunduğumuz üç aylar Allah’a yakınlaşma vesilesidir. Kur'an ahlâkı bu aylarda çok daha güzel yaşanır, kalpler yumuşar. İnsan vicdan muhasebesi yapar, kendisini gözden geçirir, hata ve eksiklerini düzeltmeye gayret eder. Kulluk ve ibadetlerinde daha dikkatli olur, sorumluluklarını daha özenle yerine getirmeye çalışır.
İnsan bu dönemde daha iyilikseverdir, daha sevgi, saygı, şefkat doludur. Daha sabırlı ve hoşgörülüdür insan; öfkesini yener, yoksullara karşı daha duyarlıdır. Özellikle Ramazan'da -Allah'ın bir lütfudur- diğer aylardan daha yoğun bir yardımlaşma ve bereket artışı vardır. Bu aylarda topluma bir düzen ve huzur gelir.
Kimi insanlar için bu aylar belki yeni bir başlangıç, bir dönüm noktası olur. Dini hayatına hâkim kılmak için kişi, samimi ve kesin bir niyetle yeni bir sayfa açabilir. O güne kadar "bir ucundan" yaptığı ibadetlerinden dolayı Rabbine kesin bir tevbeyle tevbe edip, daha kararlı olmaya niyet edebilir. Allah bağışlayıcı ve merhamet sahibidir; kullarına sayısız fırsatlar tanır, imkânlar sunar.
Bu mübarek ayların önemli hikmetlerinden biri nefsin eğitilmesidir. Nefis tembelliğe yönlendirir; insanın, Kur'an'ı yaşama konusunda kararlı ve iradeli olmasını istemez. Kişi nefsini eğittikçe daha şefkatli ve merhametli olur. Nimetlerin değerini daha iyi anlar, şükrü artar. Zorluklara karşı daha sabırlı ve tevekküllü olur; ahlâkı güzelleşir, ruhu ve imanı derinleşir.
Bu özel terbiye insanın tüm hayatına yansır. Böylece insan, Allah'a ve nimetlerine ne kadar muhtaç olduğunu, Rabbinin sonsuz gücü karşısında nasıl bir acz içinde olduğunu daha iyi kavrar. İnsanın, insanî yönü daha ön plana çıkar, kişi karşılaştığı olaylara zahiri bir bakış açısıyla bakmaz, batınını görmeye çalışır.
Manevi hava tefekkürü artırır. "Nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor; mânevî hava da bozulsa, herkesin istidadına göre bir sarsıntı verir" der Bediüzzaman. Üç Aylar'da iman ehlinin ahiret kazancına ve ticaretine ciddi yönelişlerinin, himmetlerinin ve nurlarının manevi havayı sâfileştirdiğini, güzelleştirdiğini, müthiş ârızalara ve fırtınalara mukabele ettiğini söylüyor. Herkes bu sayede derecesine göre istifade eder.
Şöyle devam eder Üstad; "Fakat o şuhur-u mübareke(üç aylar) gittikten sonra, âdeta o ahiret ticaretinin meşheri(sergi yeri) ve pazarı değiştiği gibi, dünya sergisi açılmaya başlıyor. Ekser himmetler, bir derece vaziyeti değişiyor. Havayı tesmim eden(zehirleyen) buharat-ı müzahrefe(zehirli dumanlar) o mânevî havayı bozar. Herkes derecesine göre ondan zedelenir." (Kastamonu Lâhikası)
"Bediüzzaman Hazretleri şuhur-u selase (üç aylar) girdiğinde mutlaka lâhika neşreder, talebelerinin mübarek ay ve günlerini tebrik ederdi" der Son Şahitler’den Bayram Yüksel. Ve bu mektuplardan şöyle bir örnek verir:
“Evvela; sizin mübarek şuhur-u selase ve içindeki kıymettar leyali-i mübarekelerinizi tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak her bir geceyi sizin hakkınızda birer Leyle-i Regaib, Leyle-i Kadir kıymetinde size sevap versin… Hem Leyle-i Beratınızı ve gelecek Ramazanınızı ve hem gelecek Leyle-i Kadri, hakkınızda bin aydan daha hayırlı olmasını ve defter-i âmalinize böyle geçmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyoruz.”
Bu sene de üç aylara ulaştık elhamdulillah. "Üç aylarda yapılan duâlar kabule karîndir(yakındır) diyerek duanın önemine dikkat çeker Bediüzzaman. Ve bu aylarda yapılan duâların kabulünün, rahmet-i İlâhiyeden kuvvetle umulduğunu ifade eder. Rahman ve Rahim olan, en küçük işleri bilen, en büyük istekleri yapmaya gücü yeten, her halimizi gören, biz kullarının sesini işiten ve istedikçe bizi değerli kılan Rabbimiz! Aczimizi ve fakrımızı itiraf eder, ‘yalvara yalvara’ ve ‘için için’ dua ederiz O’na:
“Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver. Ve bizi Cehennem ateşinin azâbından koru.” (Bakara Sûresi, 201)