Adanmışlık

Adanmışlık

Sevgili Dostlar

Geçenlerde bir vesile ile çok sevgi ve saygı duyduğum, Necati Albayım ile sohbet ederken sohbetimiz çok hoşuma giden bir konuya gitti. “Hocam, görev gereği bir yıl Amerika da kaldım. Orada kaldığım sürece, oranın insanının hangi iş yaparsa yapsın kendilerini işlerine, mesleklerine adadıklarını gördüm. Oranın insanı hangi iş yaparsa yapsın, mutlaka görevini en iyi yapmaya ve yaptığı işle bütünleştiğine daha doğrusu kendilerini işlerine adadıklarına müşahit oldum.”

Şimdi gelelim kendi ülkemize yönümüzü dönelim, kendini ülkesine, milletine, kendi yaptığı işine, dinine, diyanetine adayan ne kadar insanımız var? Elbette ki vardır ancak bu sayıyı çoğaltamasak kalkınmamızı, gelişmemizi ve Batı ile aramızdaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmamız mümkün değildir.

Çevrenize bakınız, çalışma hayatında kendini işe adayanları kolaylıkla tanıyabilirsiniz. İşine  sarılan kişileri diğerlerinden ayıran özelliklerin herkes farkındadır: 
İşine kendini adayan insanların birkaç özelliğini paylaşalım: Ne iş yaparsa yapsın işini ciddiye alır. İşine kafasını, vücudunu, gönlünü de işine katar.  İşinde ve tüm hayatında kalite konusunda titizdir. Eksik yapacağına inandığı  işi daha başlangıçta reddeder ve işi ona asla yaptıramazsınız. Ayrıntılara dikkat ederek işini derinlemesine tamamlar. İşbirliğine yatkındır. İş arkadaşlarına kendi bilgisi ve becerisi ile destek olur.  Yalnız denileni yapmakla yetinmez. Kendi görevi olmasa bile kurumundaki yâda firmasında işin  daha iyi yapılması için önerilerde bulunur. Kendi potansiyelini mümkün olan en üst düzeye çıkarabildiği için üretkenliği  ile dikkati çeker. İşinde israf yoktur. Memleketin kıt kaynaklarını rantıbıl kullanır. Yeni çözüm önerileri üretir. İşine gönlünü kattığı için başkalarının göremediği çözüm  yollarını fark eder. İşine kendisini verdiği için, “iş” de ona tüm başarı sırlarını verir… 

Gelin gelelim bir takım teknik bilgilerin ardından kısa bir yorumla yazımızı sonlandıralım. Hangi iş meslekte olursanız olun. (Tabiî ki helal kazançlı işlerden bahsediyorum.) İşiniz ve mesleğinizin önemini çok iyi kavrayın. Şunu asla unutmayın, ben bu işe kendimi vermesem birçok insan bundan dolayı mağdur olacak, duygusunu asla aklınızdan çıkarmayın. İşiniz, mesela temizlik görevlisi iseniz bu işi en iyi ben yaparım. Bu işe ben hayatımı verdim. Bu işi başka insanlar benim kadar yapamaz mantığını yakalarsanız, hem işinizde mutlu olur hem de farkındalığı yakalayabilirsiniz.

İnsanlar meslek seçimi hususunda birincil öğe olarak sadece maddiyata yönelmeleri sonucunda asıl olması gerekeni görmez olmuşuz. O da yaptığımız iş hem geçimimize merhem olurken, aynı zamanda aslolan yaptığımız işle kendimizi ortaya koyabilme ve kendimizi o mesleğimize adayarak sonucunda o işimizin kendimizi mutlu kılmasıdır.

İnsan çalıştığı işe kendini adayamıyorsa, çalıştığı iş sonucunda günlük olarak kendini yenileyemiyorsa, asıl işi dışında para kazanmak için tali yollara sapıyorsa onun kendisine, ülkesine, milletine bir faydası olması mümkün gözükmemektedir.

Fırıncılık yapan kardeşlerimiz, en iyi ve en kaliteli, en hijyen ekmek üretmenin peşine düşmeli, öğretmen her gün kendini yeni bilgi tecrübeler ile donatmalı yeni nesili geleceğe çok iyi hazırlamalıdır. Din Görevlilerimiz cemaatinin ardında değil cemaatinin önünde olabilmeleri için kendilerini ilimle ile irfanla ile her gün yenileme aydınlatma adına daha iyi bir din adamı nasıl olabilirimin peşine düşerken sadece o görev sorumluluğu içinde kendine dert edinerek mali mefkûrelerin yerini manevi gelirlere bırakmalıdırlar.

Kısacası boyacı isek en iyi boyayı nasıl yaparımın yanında bu benim mesleğim deyip o mesleği toplumda, birçok kimsenin bu işi yapamadığına göre bu işi ben yapa biliyorsam ben farklıyım diyerek farkındalığımızı ortay koya bilmenin haklı gururunu yaşamalıyız. Asla yaptığımız işlerden dolayı utanç duymamalıyız. Utanç duymamız gereken durum, şunun olduğunu asla unutmamalıyız:

Yaptığımız işi sadece gelir babından bakıyorsak, işimizi aşağı bir iş görüyorsak, yaptığımız işi yaparken kendimizi mecbur görüyorsak, kendimizi sadece kendimizi “aşağılıyoruz” demektir. Sokağımızı temizleyen, çöplerimizi alan bir temizlik işçisi kardeşimiz ile üst makamlarda görev yapan herhangi bir amir ile arasında fark görmemek lazım. Çünkü o sokaklar birkaç gün temizlenmese, çöpler alınmasa halimiz ne olur. Berberler bir ay dükkânlarını açmazsa halimiz ne olur. Taşımacılıkta çalışan kardeşlerimiz bir gün çalışmasa halimiz ne olur. Listeyi uzatın ve çok iyi düşünün.

Gelin ne işle iştigal olduğumuza değil çalıştığımız işlerde kendimizi mesleğimize adadık mı, yoksa sallabaşını al maaşını yolundan mı gidiyoruz. Kalın sağlıcakla.

Mehmet Emin YAĞMUR

Yazar Yazıları Haberleri