11 aylık Bedirhan bebeğin arkasından

11 aylık Bedirhan bebeğin arkasından

Kanatsız Kuşlar

Kelimelerin arasına uzun boşluklar koyarım çocuk…

Ben yazdığım zaman üç noktalar da çok olur. Kelimeler boğulmasın isterim. Bunları söyleyen, anlatan çoktur da! Duygu bulamıyorum her yazılanda…

Kalın duvarlar gibi, kelime yığını sayfaları, öylesine çevirdiğim de olur… Ve yine kalın duvarlar gibi baka kaldığım insanlar. Anlamak gerekir mi illa. Gerekmez boş ver.

Ben çocuk masumiyeti bulduğum her şeyi ince ince izlerim. Kalınlaşmamış, koyulaşmamış, dibi görünen…

Samimi duyguları hissederse yüreğim bir çırpıda okur işte…

İşte o yüzden! Duygu girsin aralara diye, hep bu boşlukları bırakırım… Nokta nokta ağlarım ne üçü kim bilir kaç nokta dökülür gözümden

.

.

Ah çocuklar! Dünyayı yaşanılır kılan çiçekler…

Zıddını da yürekler için düşünürüm. Yüreğimizde ki boşluklardan mı acep bu duygusuzluklar diye…

Oysa bir bardak çayın hikâyesine annemi katınca bile duygulanıyorum yazarken…

Bir çocuğu katınca hele!  Daha da çok. Ben bir çocuğun öldüğünü bir kere yazabildim. O da kaderdi, kederdi, kanserdi. Öğrencimdi. Osman'dı adı… Gözyaşıma kan damlamıştı işte…

Lâkin babaların, anaların kucağında ölen çocukları yazamıyorum çocuk. Kurşunlara kuş gibi hedef olanları, bir patlama hengâmesinde savrulanları yazamıyorum!

Ruhum yetmiyor yazmaya. Kalemim resmen sızlıyor. Dertleşmek için bile yine seni seçmişim bak.

“Kanatsız kuşları bırakın bize” diyorlar gibi hissediyorum melekleri, bırakıyorum ben de kalemi.

Fotoğrafınıza bir öpücük konduruyorum ve dünyada çocuklar ölüyorsa! Hakikaten sevilmemeli diyorum.

Kim bilir nasıl bir pencereden el sallayıp gidiyorsunuz!

Bilinmez, bilinmez de işte

Çocuklar ölüyorsa dünyanın azabı bilinir yavrucuğum

Yazar Yazıları Haberleri