Allah korkusu, ‘içi titreyerek saygı duyma’ anlamına gelen bir korkudur. Bu korku dünyadaki imtihan ortamında inanan insanın en önemli desteğidir. Çünkü Allah korkusu insanın her an şuurlu, şeytana ve kendi nefsinin bencil istek ve tutkularına karşı dikkatli olmasını sağlar. Bu, insana acizliğini ve kulluğunu hatırlatan bir korkudur. Dünyevi korkular insanı telaşa sürükler, şuursuzlaştırır, doğru karar almasını engeller. Allah korkusu ise tam aksine, inananlara ‘doğruyu yanlıştan ayıran bir anlayış’ verir.
Allah, iman edip Kendisi’nden korkup sakınmalarına karşılık insanlara Katından özel bir anlayış verir. İmanın kazandırdığı bu çok önemli ayrıcalık olan akıl, Allah’ın insanlar için belirlediği ve uyulduğunda en mükemmel sonuçlara ulaştıran bir özelliktir. Allah bir Kur’an ayetinde; “Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” (Enfal Suresi, 29)buyurur. Ancak akıllı bir insan, karşılaştığı olaylarda pek çok insanın göremediği detayları görebilir, olaylardan en doğru sonuçları çıkarabilir. Akılsızlık ise, insanın dünya hayatını çeşitli zorluk ve sıkıntılarla yaşamasına neden olur.
Allah, Kendisinden korkup sakınanlara işlerinde kolaylık vereceğini, çıkış yolu göstereceğini, kötülüklerini örtüp ecirlerini artıracağını, rahmetinden iki kat vereceğini ve ibadetlerini kabul edeceğini bildirir. Ve Allah Katında en üstün olan kişi, Allah’ın gücünü takdir eden, O’nun sınırlarını koruyan, salih amellerde bulunan ve samimi olan kuludur. Hucurat Suresi’nde şöyle buyrulur:
“..Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca (Allah korkusunda) en ileride olanınızdır.Şüphesiz Allah, bilendir,haber alandır.” Hucurat Suresi,13
İman etmeyen insanlar, Allah’ı gereği gibi takdir edememeleri, yaptıkları hatalarının karşılığını o an görmemeleri, cehennemde bir süre kalıp sonra bağışlanacaklarını zannetmeleri, kendilerini cennete layık görmeleri, Allah sevgisinin yeterli olduğunu, azap göreceklerin yalnızca çok azgın kişiler olacağını ve “Allah nasılsa affeder” diye düşünmeleri nedeniyle Allah korkusunu içlerinde taşımazlar. Bu yanlış düşünceler nedeniyle şuursuz, gururlu ve kibirli, kendini yeterli gören bir ahlak yapısına sahiptirler. Allah korkuları olmadığı için, şeytan ve nefislerinin kötülüklerinden sakınamazlar.
Bazı kişiler, “ben Allah’ı severim, korkmam” derler. Çok üstün, çok güçlü, çok yüce ve bu denli üstün Varlık olan Rabbimizi severken, O’ndan korkmamanın sebebi nedir?
Kaldı ki Allah korkusu dünyevi korkulardan farklı bir korkudur. Acı değil, lezzet veren bir korkudur. Allah’ın “benden korkun” emrine itaatle yaşanır ve ibadet hükmündedir. “Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı.” (Duha Suresi, 3) ayetinden öğüt alır mümin. Çünkü Rabbinin darılması cehennem ateşinin vereceği azaptan daha şiddetlidir. Allah, her samimi müminin sevgilisidir. O’nu darıltmak, Allah’ın ona karşı olan sevgisini yitirdiğini bilmek çok büyük bir azaptır, acıdır. İşte mümin bundan kaçınır; yani Allah korkusunun kökeni budur.
Müminin hissettiği yoğun saygı içeren korku, Allah’a itaat, Allah’ı sevmek ve O’na güvenmekle birlikte yaşanır. Allah korkusunu diğer korkulara benzetmek, bu duyguyu yanlış anlamaktır. İnsan, Allah’ı aşkla sever ve O’na güvenirken, ızdırap duyacak şekilde korkmaz.
Allah korkusunu içlerinde taşımayan insanların, dünyevi korku ve endişeleri nedeniyle hayatları tam bir karmaşadır. Onlarca farklı korkuları vardır. Bu kadar çok sayıda korkuyla yaşayıp, sadece Allah’tan korkmazlar. Yaptıkları bir hata sebebiyle patronundan, eşinden, ailesinden korkan bu insanlar, kıyamet günü uğrayacakları o korkunç ‘sarsıntı’dan korkmazlar.
Mümin, Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kaybetmekten korkar. Bu korku, onun kaybetmekten korktuğu şeylere karşı umutvar olmasını sağlar.
İnsan, Allah’ın sevgisini kaybettirecek kötülüklerden Allah korkusu sayesinde sakınır. Bir Kur’an ayetinde, “Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez” (Nisa Suresi, 36) buyrulur. Allah korkusu olan insan, büyüklük taslayıp böbürlenmekten şiddetle kaçınarak Allah’ın sevgisini kazanacağını umduğu bir hareket yapmış olur. İşte bu sebeple, Allah korkusu ve Allah sevgisi birbirinden ayrılmaz.
“Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde, Allah'tan nasıl korkmaz, insan Onu sever de...” (N. Fazıl Kısakürek)
Fuat Türker